3 Eylül 2013 Salı

Uzaylılar bir gün kalkıp da gerçekten bizimle iletişime geçerse ne olur?

Her şey değişecektir. Hepimiz, insanlığın evrende yalnız olmadığını anlayacağız. Ya sonra ne olacak? Sonrasında ne yapacağız? 
Yüzyıllardır cevabını merak ettiğimiz "evrende yalnız mıyız" sorusunun cevabını öğrendikten sonra ne yapacağını bilen var mı?
İnsanlar ilk olarak teleskopların gerçekten iyi olmaya başladıkları 1700'lerde uzaylıları aramaya başladılar. Çoğu da varolan gezegezenler, aylar ve hatta güneş'te yaşam olabileceğine oldukça emindiler. Dünya'nın etrafındaki gökcisimleri dikkatli bir şekilde analiz edilmeye başlandığında, dünya dışında yaşam olabileceği inancı yaygınlığını yitirdi. Ve uzayın yıldız boyutundaki engin sonsuzluğu keşfedilmeye başlandığında, daha önce düşünülen tersine bunun pek de mümkün olamayacağı inancı ağır basmaya başladı. Gözlem imkanlarımız teleskoplar ve uydular sayesinde uzayın çok daha ötesini görmemize imkan vermeye başlayınca tekrardan evrenin bir yerlerinde yaşam olabileceğine dair umutlar arttı. Ve artık bir plana ihtiyacımız vardı.

Nasa, "Dünya Dışı Türlerle Etkileşim İnsanlığın Faydasına mı, Zararına mı Olacak" isimli birincil etkileşim senaryosunun analizini içeren basit bir rapor yayınladı.
Her iyi bilimadamının raporunda olacağı gibi bu rapor da kategorilendirme ile başlıyor. Planlamada üç farklı genel etkileşim tipi bulunuyor. Bunlar insanlık için faydalı, nötr ve zararlı sonuçlar getiren durum senaryoları. 28 sayfalık bu raporun detaylarına buradan ulaşabilirsiniz.
Bilimkurgu filmlerinde bu tür durumlara dair çeşitli senaryo kurgularını görüyoruz. Ancak resmi olarak da devletlerin ve genel olarak dünyanın bir durum planına ihtiyacı var. Her ne kadar neyle karşılaşacağımızı bilmiyor olsak bile.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...